17 Şubat 2014 Pazartesi

09.11.2013...

Bu tarihten öncesi ve bu tarihten sonrası...
Öncesi hayatımıza bir anlam arayarak geçer hep, önce bir eş, diğer yarını, hayat arkadaşını ararsın ve bulduğun an tamam dersin ondan öncesi ve ondan sonrası olur hayatın. Ama bu başka bebeğim, senden öncesi boşmuş, boşluk muş. Senden sonrasını anlatmayaysa şimdi kelimeler yetmez dilim dönmez benim. Heyecanlıyım bebeğim hemde çok, heyecanımı mazur gör anneliği öğreteceksin bana, babalığı tadacak baban, alile olmanın heyecanı bu bebeğim.

Bu tarihe anlam kattın sen, beni dünyanın en mutlu annesi yaptın, babanı mutluluktan göz yaşlarına boğdun, bizi anne baba yaptın meleğim. Binlerce şükür binlerce dua içimde.

Hoşgeldin kalbimize, yuvamıza, hayatımıza.
İyi ki geldin oğluum.



13 Kasım 2013 Çarşamba

26-35. haftalarda biz...

İnsan önce yaptığı şeyden keyif almalı değil mi?
Bence de hatta mümkünse yalnız kendini değil karşısındakini de mutlu edebilmeli, keyif verebilmeli.
Mutsuz olduğumda, keyifsizsem hiç bir şeyi sadece yapmış olmak için yapmak istemiyorum. Çünkü bu yüzüme, sesime, yazdıklarıma ve istemesem de her hareketime yansıyor, ben o halde olmaktan nefret ediyorum. Sürekli dert yanmak şikayet etmek çok kötü. Bu tip insanlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan biri olarak ta bizzat benim de öyle olmam çok daha fena bir şey.

Burada olmak, hissettiklerimi, yaptıklarımı, yaşadıklarımı anlatmak için büyük bir istek ve sabırsızlık duymuş olsam da son zamanlarda yaşadıklarım pek hoş olmadığından ve aradaki güzel şeylere de gölge düşürdüğünden hiç gelmeyim buralara dedim. Kimseye kasvet vermeyim istedim.Yazamıyor da insan zaten, ne anlatacağımı da  bilemedim. 

Hamileliğimin başından beri, eskiden de başımın belası olan böbrek kumu gibi bir derdim var ve bu sürekli idrar yolu enfeksiyonu olmama sebep oldu, ne kadar temiz titiz olsanız da dikkat etseniz de olacak ya işte çoğu zaman inanılmaz boyutlara ulaştı, antibiyotikler, fitiller vs. benim hayatımı inanılmaz zorlaştırdı. Tam geçti derken tekrar başlayan ve gece gündüz ağrılarla geçen zamanlar yaşadım. Neyse ki yüzdük yüzdük sonuna geldik.Şimdi daha iyiyim.

Ama bitmedi tabi, tam bunlarla uğraşırken üzerine birde Rahim Boyu kısalığı gibi bir durumum ortaya çıktı, ilk defa duydum, genetik, doğuştan olan bir şeymiş, bazı kadınlarda olurmuş meğer. Enfeksiyonla birlikte erken doğum riskim gitgide arttı tabi. Normal boyutların neredeyse yarısı kadar bir uzunluğa sahipmiş meğer ve maalesef beni her şeyden mahrum etti. Ev içinde bile gezinmek, ayakta kalmak, iş yapmak yasaklanınca iki nefes dışarı çıkmak bile hayal oldu. Hava alamamak, evde hiç bir şey yapamamak,yürüme eğilme kalkma derken o kadar moralim bozuldu ki, hiç bir şeyden zevk alamaz oldum. Kitap, film, tv, pc hiç bir şey keyif vermedi, bebeğim için yapacağım hazırlıklar bile ertelenince çok üzüldüm çok.

Ailelerimiz de yakınımızda olmadığı için bütün hayatım eşime bağlı olmaya başladı, hem işine hem bana koşturan bir eş (bu konuda da uzun uzun anlatacaklarım var sanırım) tabi o arada onun içinde ayrı üzülmeye başladım, çok şükür ki harika bir eşe sahibim ve o bana bir kere bile of demedi.

Bütün bunları yaşarken içimde ki fındığım minik oğluşum, tekmeleriyle, o muhteşem hıçkırıklarıyla, dönüp duran o minicik bedeniyle beni mutlu etmek için elinden geleni yaptı. Bebeğiim, herşeyimiz oldun şimdiden, herşey senin için, senin sağlığın için, seni sabırsızlıkla ve büyük bir heyecanla bekliyoruz.

Çok daha güzel ve sağlıklı haberlerle görüşmek üzere.
Pıtpıtım sizi çook öpüyooor... :)


1 Ekim 2013 Salı

İyi geldin sonbahar...

Koskoca yazı sıcaktan bunalarak ve günden güne kocamanlaşarak arkamda bırakmış bulunuyorum. Güneş bu yaz ilk defa tam bir hain gibi göründü bana. Bütün bikinilere bayıldım, bütün tatil mekanlarına imrendim. Hamileliğimin ikinci üç ayının çoğunu yatarak rahatsız geçirdim maalesef ve bunu tamda yaz aylarının göbeğine denk getirmiş bir anne adayı olarak çok zorlandım. Bol bol su içeyim derken kendimi kocaman bir damacana gibi hissettim ve sürekli boşaltacak bir wc aradım.15 dakikalık market alışverişi bile sıkışarak geçti yani.
Yatmak, uyumak, yemek yapmak, gezmek hatta evde oturmak bile ne zor oluyormuş. Ama ne diyoruz beterin beteri var değil mi? en azından son üç ayım bu yakıcı, hain yaza denk gelmediği için vede çok çok daha sağlıklı olduğumuz için binlerce şükürler olsun diyorum. Yoksa bu acemi hamile ne yapardı bilmem. Denk gelmiş arkadaşlarımı da canı gönülden tebrik ediyorum.


Ve işte şahane Ekim, bu ayın ilk günü bugün, muhteşem bir sonbahar bekliyor bizi bence. Havasıyla, modasıyla, yeni inleriyle, gezilecek, gidilecek yerleriyle harika olacak bence. Zira ben, hele de bu sonbahar-kış yine çok moda olacak hakinin, kahvenin, bordonun, yeşilin bütün tonlarına ve desen desen taytlara, hayvan figürlerine bayılıyorum birde gezdiğim her yerde bu mevsimin izlerini görmekten acayip mutlu oluyorum.  Ben yine bir çoğundan mahrum kalacağım ve imrenerek iç çekeceğim biliyorum ama tıpkı yazın olduğu gibi bu sonbaharda da yine hamile kontenjanından torpilliyim. 
En azından sıcak değil diyerek avutabilirim kendimi.

Benim çok sevdiğim Eylül ayını da geride bıraktık tabi.
Ne sıcak ne soğuk, ılık rüzgarlarına bayıldığım aylardan Eylül.
Bu ay benim için muhteşemdi, en büyük keyif de sıcakla cebelleşmeden, bunalmadan, huzurla, oğluşumun kendini günden güne daha çok hissettiren tekmeleri oldu. O içimde minicik ayaklarıyla tekmeler savurdukça, ben ağzı kulaklarında, sürekli 32 diş sırıtarak gezen bir deli anne oldum. Deli anne tabi, çünkü neredeyse bütün günümü onu hissedebilmek için elim karnımda, sessizce oturarak geçirdim. Yani oğluşum tekmeler attıkça, ordan oraya hopladıkça anneciğini de deliler gibi mest etmiş oldu. Tam da şimdi olduğu gibi, fındığım beniim :)
İyi ki varsın, iyi ki geldin fındığım, tospaam, tomurcuğum, babasının PıtPıtı.
Korkuyorum bazen, çocuk ona her an değişebilen her telden oluru olabilen lakaplar bulduğumuzu duyunca anasından babasından şüphe edecek. Ben nasıl düştüm bu delilerin eline diye. Ya da uyacak bize başka çaresi yok :)